San Sebastian -Donostia-

San Sebastian ya da Baskların deyişiyle “Donostia” deyince aklıma gelenler okyanusun git döneminde bize ödünç verdiği müthiş kumsal, tertemiz bir okyanus suyu, tadı damağımda kalan pintxoslar, Igueldo ve Urgull tepelerinden seyrine doyamadığım masalsı manzaralar ve her şeyden öte şimdiye kadar Avrupa’da çocuklarımı en mutlu gördüğüm yer olması.

A9153642-3910-46ED-AB44-E6799470A811

Size gezimizi anlatmadan önce Donostia’dan ve tarihinden bahsedeyim (Tarihten sıkılanlar doğrudan bir sonraki paragrafa geçebilirler.) Donostia, İspanya’nın kuzeyinde, Bask bölgesinde yer alıyor. Şehir 1180 yılında şimdiki eski şehir denilen yerde Sancho el Mayor tarafından kuruluyor. Şehrin coğrafi yapısı ve konumu sebebiyle (okyanusa bağlatışı olan korunaklı doğal bir liman, iki tarafı yüksek tepelerle çevrili ve ortası yay gibi) askeri bir üs ve liman olarak tasarlanmış ve kullanılmış. Nitekim eski şehrin tamamı surlar ile çevriliymiş o dönemlerde. 15. ve 16.yy larda birçok savaş gören Donostia, 1719 ve 1721 yılları arasında Fransızların hakimiyetine geçmiş. Daha sonra Hague Barış Anlaşması ile beraber İspanyollara iade edilmiş. Ardından bir süre huzur içinde yaşayan şehir ne yazık ki Napolyon zamanında yine savaşlarla yıpranmış. 1813 yılında merkezinde büyük bir patlama olmuş ve eski şehir dediğimiz kısım bundan büyük zarar görmüş. Daha sonra şehir halkı kendi inisiyatifiyle ve kaynaklarıyla duvarı onarmış. 1833 yılına gelindiğinde şehir bu sefer de Carlist Savaşları’ndan nasibini almış. 19.yy sonlarında ise Madrid Kraliyet Ailesi yazlık sarayları olarak Miramar Saray’ına taşınmasıyla birlikte Donostia popülerlik kazanarak yabancıların uğrak yeri haline gelmiş. Hatta I. Dünya Savaşı’nda bile Avrupa’nın en kozmopolit şehri Donostia imiş. Daha sonra İspanya İç Savaşı’nda General Franco her yazı burada geçirmiş. Generalin varlığı şehre zarar verilmesini engellemiş ancak eş zamanlı olarak Baskların milliyetçi duygularını körüklemiş. Nihayetinde ETA’nın etkin yıllarında çok sık terör olaylarına ve eylemlerine sahne olan şehir 2011 yılında ETA’nın silah bırakmasıyla huzurlu günlerine geri dönmüş.

80B3D851-E80A-4295-87C3-F99DBA404C6C

1.GÜN

Biz gezimize Temmuz ayının ortasında Güney Fransa’dan başlamıştık. Provence, Cote d’Azur ve Kathar (Carcassonne ve çevresi) bölgelerini gezdikten sonra rotamızı Kuzey İspanya’ya çevirdik. Siz doğrudan San Sebastian’a gitmek isterseniz, İstanbul’dan kalkan THY uçuşu ile Bilbao’ya gidip bir araba kiralayabilir, otobüs kullanabilir veya treni tercih edebilirsiniz. Ancak tren araba veya otobüs ile bir saatlik süren yolu, iki-iki buçuk saate çıkarıyor. Ya da Fransa’nın Toulouse veya Bordeaux havalimanlarına iniş yapıp yine araba kiralayarak San Sebastian’a ulaşmanız mümkün.

San Sebastian’a doğru olan yolculuğumuzda ilk dikkatimizi çeken şey benzin fiyatlarının Fransa’ya oranla oldukça ucuz olmasıydı. Duyduğumuz kadarıyla Fransızlar sırf benzin almak için haftasonları araçlarıyla İspanya’ya geçiyorlarmış. Bir de (konuyla alakasız olabilir) otoban kenarlarındaki dinlenme tesisleri yemyeşildi. İnsanlar piknik çantalarını hazırlamış, hiç acele etmeden ve keyfini çıkararak yol alıyorlardı. Bizim hep bir yere yetişmeye çalışıyor oluşumuz (gerçekten acelemiz olmadığı durumlarda bile) gerçeği ile bir kez daha yüzleştik. San Sebastian’a yaklaştıkça Fransa’nın zarif yeşilliği yerini İspanya’nın vahşi yeşilliğe bırakıyordu.

San Sebastian’a giriş yaptıktan sonra hemen otelimize yerleştik. Otelimiz şehir merkezine araba ile beş dakika uzaklıkta idi. Eşyalarımızı düzenlerken beni nasıl bir şehir ile karşılaşacağıma dair bir heyecan sarmıştı çoktan. Çünkü klasik gezi rotalarının fotoğraflarına her yerde -istemesem bile- maruz kalan ben, burası ile ilgili tek tük fotoğraflar görebilmiştim.

Hiç zaman kaybetmeden otelimizin çok yakınında yer alan Monte Igueldo’ya geçtik. Monte Igueldo San Sebastian’ın batısında yer alıyor. Biz arabayla gitmeyi tercih ettik ancak şehirden teleferik ile ulaşmanız da mümkün. Monte Igueldo’ya gelir gelmez San Sebastian’a gelmekle ne kadar doğru bir seçim yaptığımı anladım. Manzaraya bakarken gayri ihtiyari nefesimi tuttuğumu hatırlıyorum. Bir tarafınızda uçsuz bucaksız mavinin her tonunda bir okyanus, ortada okyanusu süsleyen yemyeşil birkaç küçük ada, diğer tarafınızda yay gibi kıvrılan kumsalın arkasında olgun ve heybetli bir şehir: San Sebastian. San Sebastian sanki okyanusun boynuna takılmış bir gerdanlık gibiydi.

E229F131-5A03-49FB-9B9A-650D8D3D167FBen böyle manzaraya karşı hayallere dalmışken, arkadan kızımın aceleci sesini duydum. Aslında Monte Igueldo muhteşem bir izleme noktası olmasının yanı sıra bir Amusement Park’a da ev sahipliği yapıyor. Çok net bir şekilde söyleyebilirim çocuklar kadar şendik bu parkta. En güzel tarafı da çocuklar eğlenirken, siz hem okyanus hem de şehir manzarasına doyuyorsunuz. Parkta her yaştan çocuğa hitap eden oyuncaklar ve eğlence alanları mevcut. Atlı karıncadan tutun da rollar coastera kadar her şey var. Tabii bunların hepsi kısa süren, basit ve tehlikesiz oyuncaklar. En azından Basklılar öyle olduğunu düşünüyorlar. Özellikle rollar coastera ve su trenine (adını bilmiyorum) binerken 1 yaşındaki oğlumuz için endişelenmemiz Basklıları oldukça şaşırttı. Hatta hem bizim hem onların telafuzları iyi olmayınca tehlike kelimesini hem anlatmakta hem de anlamakta oldukça zorlandık. Siz siz olun yine de çocuklarınıza dikkat edin. Her oyuncağın son kısmı oldukça heyecanlı tasarlanmış. Dikkatli olmakta fayda var bizden söylemesi.

5CC52178-AD43-41EA-BEFE-06E77B88E1AA

Monte Igueldo’daki Su Kaydırağı

Monte Igueldo’dan tabiri caizse “Ece’yi kazıyarak” ayrıldık. Şehre inerek otopark avına çıktık. Burada otoparkın çok pahalı olduğunu söylemeliyim. Saati iki-üç Euro’ya denk geliyor. Tüm merkezin altını otopark yapmışlar. Ona rağmen bazen yer bulmakta zorlanıyorsunuz. Arabamızı otoparka bırakıp çok acıkmış bir şekilde pintxoslara doğru ilerledik. O kadar acıkmıştık ki yönümüze dikkat etmeden beş dakikalık bir yürüyüş ile sonradan adının Narrika Kalea olduğunu öğrendiğimiz bir sokağa girdik. Sokak girişinden sonra ikinci binanın altında bir pintxos bar bulduk.

C3BD607D-BC05-4F8C-9860-4C00AE22529EGoogle hazretlerinin dediğine göre İspanyollar zamanında içkilerinin içine toz, sinek vb.  Şeyler girmesin diye bardaklarının üzerine minik tabaklar koyarlarmış. Daha sonraları bu tabakları içkiye yakışan küçük mezelerle doldurmaya başlamışlar. İşte o mezelere verilen tapas adı zamanla bu tabaklar için kullanılmaya başlanmış. Pintxos (Tapas’ın Bask versiyonu) ekmek üzeri ve kürdan ile servis edilen mezelere verilen isim. San Sebastian’da birçok pintxos bar bulunuyor. Uzun bir tezgâh üzerinde envai çeşit pintxoslar var. Siz tabağınızı istediğiniz sayıda ve çeşitte pintxos ile dolduruyorsunuz. Önce ödeyip sonra afiyetle yiyorsunuz. Ayakta yemeyi tercih edenler çoğunlukta. Pintxosların fiyatları 1 ile 3 Euro arasında değişiyor. Deniz ürünleri barındıran pintxoslar tabi ki daha pahalı ve daha lezzetli. Pintxos barların ortamları çok hoşumuza gitti. Bir tarafta keyifli bir sohbet sürerken, diğer tarafta leziz pintxosları tüketiyorsunuz. Deniz ürünleri seviyorsanız, bunlara bayılacaksınız! Genelde yemek öncesi, atıştırmalık olarak tüketilmesine rağmen biz tatlarını o kadar sevdik ki tam öğün tadında doyuncaya kadar bol bol yedik.

999C2457-5083-44CD-A36B-CE9B431FA452Karnımızı doyurduktan sonra San Sebastian sokaklarını keşfe çıktık. Plaza del la Constitucion, yani Anayasa Meydanı’na vardık. Etrafı balkonlarla çevrili olan bu yerde eskiden boğa güreşleri yapılırmış.

595D5184-03A9-413F-80A4-977E3966945C

Anayasa Meydanı

Meydandan sonra Santa Maria Kilisesi’ne girdik. San Maria Kilisesi ile biten Kale Nagusia sokağını çok sevdik biz. Oraya birçok kez gittik. Hemen sokağın başındaki Atari Gastroteka Vedat Milor tarafından tavsiye edilmişti. Biz Casa Vergara ve Casa Alcalde’yi denedik, çok memnun kaldık. Ayrıca, San Sebastian kişi başına en çok Michelin Yıldızlı Restoran düşen Avrupa şehri. Bizim fırsatımız olmadı ama sizin yolunuz düşerse mutlaka birine uğrayın.

6B6DF7BD-F80F-4D4A-8363-F0CC76F79936Yürüyüşümüzün devamında kendimizi önce sahile ve limana sonra okyanusun içine doğru uzanan bir yarımada olan Urgull tepesine attık. Urgull‘un en yüksek noktasında dev bir İsa heykeli ve St.Vincent Kilisesi var. Biz Urgull tepesine çıkarken gün batıyordu, hafiften insanı ürperten serin sayılabilecek bir havada muhteşem okyanus manzaraları eşliğinde ve ağaçların arasından zirveye doğru yol aldık.

CBD2B24B-1024-4955-AAF8-19BDC06152B3

Urgull Tepesine çıkarken…

Burası bir milli park araç trafiğine kapalı sizi tepe noktaya götüren birden çok rota var. İsterseniz merdivenli yolları seçip doğrudan zirveye yol alabilirsiniz ya da bizim yaptığımız gibi bebek arabasını daha etkili kullanmak ve birazda çevreyi görmek için yürüyüş yollarını takip edebilirsiniz. Hangisini seçerseniz seçin çocuklar ve bebek arabasıyla oldukça efor isteyen bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Ancak yolda dinlenmek isteyeceğiniz pek nokta olacak merak etmeyin, müzik dinleyen gençler, genç aşıklar, elle tutuşup oturan yaşlı çiftler bu tepenin müdavimleri. Sizde bu coşkudan ve de romantizmden payınıza düşüne mutlaka alın derim, insana yaşadığını iliklerine kadar hissettiren bir yer Urgull.

C21D69E1-03EE-4E46-B82A-00BA3DE428BEUrgull tepesinde güneşi batırdıktan sonra La Concha plajına indik. La Concha’da gel-git dalgalarını izleyerek geceyi karşıladık.

2.GÜN

Sabah erken kalkıp doğrudan San Juan de Gaztelugatxe’ye doğru yol aldık. Yolumuz yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Burası Baskça “Kaya Kalesi” anlamına gelen, Bilbao’nun 35 km doğusunda yer alan muhteşem manzaralı bir adacık. Anakaraya taş bir köprüyle bağlanmış. Yol boyunca zigzaglar yapan 241 basamakla zirvedeki kiliseye ulaşıyorsunuz. Efsaneye göre yukarı tırmanmayı başardığınızda kilisenin çanını üç kere çalmalı ve bir dilek tutmalısınız. Tam tepedeki kilise denizcilere adanmış bir tapınak yıllar içinde birçok tadilat ve restorasyon görmüş. Dua yapılan alanın üstünden alışılagelmişin dışında çarmıha gerilen İsa heykelinin yerinde bir yarım tekne bulunuyor oldukça farklı ve ilgi çekici bir durum.

3099270C-39D8-4456-A2F5-EA251784A6F4 (1)

 

San Sebastian’a bir buçuk saat mesafedeki San Juan De Gaztelugatxe, muhtemelen Game of Thrones dizisi ile birlikte çok ünlendiği için çok yoğun ziyaretçi çekiyor. Arabayı yolun çok başında bırakmak zorunda kalıyorsunuz, aslında adanın taş köprüsüne kadar uzanan bir araç yolu var ama yoğunluğu önlemek adına araçları bu kısma almıyorlar anladığımız kadarıyla. Arabayı bıraktıktan sonra iki tercihiniz var. Biri uzun ama düz bir araç yolu diğeri ise kısa ve dik bir patika. Biz daha güzel fotoğraflar çekmek ve manzarayı izlemek amacıyla uzun yolu seçtik. Adaya yaklaştıkça heyecanımız arttı ve kendimizi fantastik bir romanın kahramanları gibi hissettik. Kıyıyı döven okyanus dalgalarının sesi büyüleyiciydi. Bakışlarınızla her anının fotoğrafını çekip zihninize kazımak isteyeceğiniz bir yer burası. Biz gezimizi planladığımızda burasının Game of Thrones’taki Ejderha Kayası olduğunu bilmiyorduk. Önce orada rastladığımız birkaç Türk’ten öğrendik, sonra 7.sezonu izlerken durumu teyit ettik. İyi ki gitmişiz.

8802A990-2EA6-4A44-B5ED-8136636BC6A4

Öğleden sonrayı San Sebastian’daki La Concha plajında keyif yaparak geçirdik. Burası çocuklu aileler için tam bir cennet. Tertemiz bir su, salt kumdan oluşan muhteşem bir kumsal ve mutlu insanlar.

E73031FC-5141-40E0-9644-7F0D24CCFDFAGel git dalgaları sebebiyle bazı yerlerde su sadece 5-10 cm. Yeni yürüyen bebekleri boğulma ya da ağzına bir şey atma tehlikesi olmadan gönül rahatlığıyla bırakabiliyorsunuz. Zaten bir sürü de çocuk ve bebek var. Ece ve Mete gerçekten de çok mutlu oldular bu plajda. Ayrıca, San Sebastian’da sıcaklık hiçbir zaman bunaltacak seviyelere ulaşmıyor bu da keyfinize keyif katan bir durum.

Snapseed

Plajdaki keyifli zamanımızdan sonra yine çok acıkmış olarak pintxos barlara attık kendimizi. Fakat bu sefer restoran deneyimi yaşamak için tam doymadan kalktık. Bu noktada bir not düşmek istiyorum. Tercih ettiğiniz yer Michelin yıldızlı bir restoran da, bir pintxos bar da olsa, eğer çocuklarınız varsa her zaman saygı ve ilgi görüyorsunuz. Kimse onları yük gibi görmüyor. Bu da çocuklarıyla birlikte seyahat eden aileler için gerçekten çok rahatlatıcı. Yemeğimizi ve creamy cheesecakelerimizi -ben inatla bunun adının San Sebastian Cheesecake’i olduğunu iddia etsem de bu konuda İspanyollardan destek göremedim- yedikten sonra yine La Concha plajına ve plajın hemen yanındaki çocuk parkına doğru yol aldık.

C58651BA-A573-4357-8694-DBF791DCA0C4Genelde San Sebastian magnetlerinde yer alan La Concha plajının girişindeki çift taraflı süslü ve kocaman sokak lambaları San Sebastian’ın simgesi haline gelmiş durumda. Gece ay ışığının ve sokak lambalarının ışıltılarının altında kumsalda koşturmak ve su savaşı yapmak çok eğlenceliydi.

3.GÜN

Sabah erkenden şehri dolaşıp, Zurriola Plajına gittik. Bu plaj daha çok sörf yapmak isteyenlere hizmet veriyor. Plaja kurulmuş bir sürü portatif havuz var. Küçücük çocuklar yüzme öğreniyorlar. Zurriola Plajı’ndan sonra yine La Concha’da deniz keyfimizi yaptıktan sonra yakındaki balıkçı kasabası Hondarribia’ya gittik. Bask bölgesinde bu tarz balıkçı kasabalarından ve güzel plajlardan çok fazla var. Biz içlerinden burayı seçtik ve temsili bir geziyle bu kısmı tamamlamış olduk.

858F4CA1-A1E9-4675-B220-4107EDE8904C

Hondarribia

6BF48E43-D7E3-4D87-883A-A28B977498DB

Hondarribia

Öğleden sonra Miramar Sarayı bahçelerine gidip, şehrin farklı açıdan manzaralarının tadını çıkardık.

521EC605-5B75-4123-961A-3E0E85D3EDE8

Miramar Bahçeleri

Daha sonra yine La Concha’da yüzdük. Fakat bu sefer su çok dalgalı idi. Okyanus gözümüzün önünde neredeyse tüm kumsalı yuttu. Tabii bunun tadı da başkaydı. Dalgalarda yüzmek, Mete ile sulardan kaçmaya çalışmak çok zevkliydi.

44BB115E-BA8D-41C4-BAC6-1FEA60C3CDE4 (1)Güneşi plajda batırdık ve bir gece önce gittiğimiz pintxo bara ve restorana tekrar gittik. Her gece yediğimiz dondurmamızı ve creamy cheesecake lerimizi yedik.

B7F0A74B-8E35-43F8-A12A-74F51A4D823F

Creamy Cheesecake

28973E15-851B-4B6F-8B01-05DD1FA16D3FBunlar dışında bizim zaman bulamadığımız limanın sonunda Urgull’un girşinde bulunan akvaryuma gidilebilir. Alışveriş caddesine yürünüp alışveriş yapılabilir. Gazinoya girilebilir. Ayrıca burası her yıl çeşitli festivallere de ev sahipliği yapıyor, gezi tarihinizi o festivallerden birine denk getirebilir ve San Sebastian’ın büyülü dünyasından başka lezzetler tada bilirsiniz.

Sonuç olarak, San Sebastian tekrar ziyaret edilecek yerler listemizde kendine ilk sıradan yer buldu!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s