Ali Koç Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı’nı 20 yıldır sürdüren Aziz Yıldırım’dan devraldı. Bu değişimle birlikte toplumsal olarak bir duygu boşalması yaşadık. Bu yoğun hisleri sadece Fenerbahçe taraftarları değil Beşiktaş, Galatasaray gibi ezeli rakip taraftarlarının hatta futbolla ilgisi olmayan insanların bile yaşadığını rahatlıkla gözlemledik. Bu duygu selinin sebebi yıllar sonra gelen değişim.
Değişim zamanı geldiğinde, değişimin kendi doğası içinde gerçekleşmesine direndiğin zaman artık o değişimi yapmak büyük bedeller gerektirir.İşte Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiası da bu bedelleri ödüyor ve ödeyecektir de.
Aziz Yıldırım Fenerbahçe’ye birçok şey kattı. Bugün Fenerbahçe Türkiye’nin en iyi tesisleşmiş kulübü olmasının yanı sıra amatör branşlara en çok yatırım yapan ve karşılığını alan kulübüdür diyebiliriz. Hatta rakiplerini tesisleşme yolunda motive eden ve bugünkü statlarına kavuşmalarına vesile olan camiadır ve bunları da kendi öz kaynaklarıyla yapmıştır.
Aziz Yıldırım’ın, haksızlığa ve hukuksuzluğa direnmek gayesiyle “Fenerbahçe için” hapiste yatmaktan çekinmemesi tüm sürecin zirve noktasıdır ki bu süreç ile birlikte Aziz Bey tabir-i caizse kahramanlaşmıştır.Zaten bir kişi mağdur olmayagörsün, bu ülkede kahraman ilan edilmesi an meselesi! Fakat –özellikle son yıllarda- Aziz Bey Fenerbahçe taraftarını çok kırdı ve yıprattı. Taraftar kendisiyle uyumlanacak, Fenerbahçe ruhunu kendi kişisel çıkarlarının önünde tutacak bir başkan istedi.Nitekim Aziz Bey bu özelliklerini yitirmişti. Fenerbahçe’yle kendisini öyle bir özdeşleştirdi ki artık Fenerbahçe ile füzyona girdi. Sadece kendisinin Fenerbahçe için iyi olduğuna inandığı şeyleri uyguluyor ve gerçeklerden uzaklaşıyordu. Uyguladığı şeylerin doğruluğuna katı bir şekilde inanıyor ve camia için en iyisini seçtiğine emindi. Kendi çocuğunun doğasına çok aykırı şeyleri sırf onun iyiliği için ona zorla yaptırıp çocuğunu bezdiren bir anne gibiydi…
Zaman içerisinde iş futboldan çıkıp bürokrasiye döndü. Hal böyle olunca futbolcular ve taraftarlar psikolojik açıdan olumsuz etkilendiler.
Taraftarlar özellikle Alex’in gönderilmesine çok kırıldı. Lakabı profesör olan, çok okuyan, takımın moralini yükselten Alex de Souza Fenerbahçeliler için çok değerliydi. Alex, jübilesini bile yapmasına izin verilmeden gönderildiğinde Fenerbahçelilerin onu evinin önünden nasıl sevgiyle uğurladıklarını görmezden gelmek imkansızdı. Aziz Yıldırım onun stada alınmasını bile yasaklarken, Ali Koç ona duygusal bir veda mektubu yazıyordu. İşte Fenerbahçe ruhu böyle bir şey…
Ne yazık ki Aziz Yıldırım’ın harcadığı tek adam Alex değildi. Altyapıdan yetişen oyuncular, camianın evladı olarak nitelendirilen teknik adamlar bir bir harcanıyordu. Aziz Yıldırım’ın, takım üzerindeki en küçük detayı bile yönetme isteği tüm camia üzerinde gerginlik yaratıyor ve taraftar, yönetim ve takım üçlüsü gün geçtikçe birbirlerinden uzaklaşarak yalnızlaşıyorlardı.
Futbolun psikolojik dinamiklerden çok etkilendiği aşikâr. Takım kaptanıyla, antrenörüyle, başkanıyla derdi olan bir futbolcunun bilinçli ya da bilinçdışı başarılı olması zordur. Bilinçli olarak başarılı olmak istese bile, bastırdığı öfkesi ve haksızlığa uğramışlık hisleri dolaylı yollardan takıma ve kendisine zarar verir. O yüzden futbolda başarı isteniyorsa adil, ahlaklı ve kapsayıcı bir yönetim şekli olmak zorunda. Başka bir yolu yok!
Zaten uzun dönem futbol takip eden taraftarlar, futbolla ilgili birçok şeye hakimdirler. Takımdan kim çıkmalı, kim girse iyi olur, kimi transfer etmeli gibi soruların cevaplarını az-çok bilirler. Aziz Yıldırım taraftarın kafasındaki cevaplarla alakasız işler yapıyordu. Bu onları üzüyor ve genel bir bezginlik havası hâkim oluyordu.
Ali Koç bu bağlamda Aziz Yıldırım’ın veremediğini verdi. Taraftarı anladı, onlar gibi heyecanlandı. Kendisi zengin bir adam olmasına ve -tahmin ediyorum ki- bu durum ailesinin çok da hoşuna gitmemesine rağmen süreklilik arz eden bir şekilde uzun yıllar Fenerbahçe için savaştı. Taraftar Ali Koç’u sadece zengin ya da yakışıklı olduğu için seçmedi. Taraftar Ali Koç’un onlardan biri olduğuna inandıkları için seçti. Bunu gollere sevinişinden, Fenerbahçe ile ilgili hayallerinin ortak oluşlarından ve pek tabi bu hayalleri gerçekleştirecek manevi güce sahip olduğuna inandıkları için seçti.En sonunda da divan kurulu ve kongre üyeleri de taraftara teslim olarak değişimin önünü açtılar. Nitekim, taraftar yorumları gösteriyor ki Ali Koç’tan hemen bir başarı beklenmiyor. Bunun yerine ondan kapsayıcı, birleştirici ve dik bir duruş bekleniyor.
Taraftar Ali Koç’un kendileriyle uyumlanacağına yürekten inanıyor. Gerçekten de böyle olursa yani Ali Koç Fenerbahçe camiası ve taraftarı ile bütünleşirse, bu travmatik değişim sürecini kısa sürede atlatacak, Fenerbahçe bir bütün olacak ve gerçek potansiyeli açığa çıkacaktır.
Kategoriler:Genel