SEÇİM SÜRECİNİN PSİKOLOJİK DİNAMİKLERİ

Seçime sayılı günler kaldı. Herkes bu seçim sürecini ve sonucunu merak ediyor. Bende politikanın psikolojiden ayrı tutulamayacağına inananlardan biri olarak bu sürecin psikolojik dinamikleri ile ilgili maddeler halinde bir şeyler karalamak istedim.

Diyalog Eksikliği

Halk arasında farklı görüşlere sahip insanlar arasında artık konuşulacak bir şey kalmamış gibi. Siyasi olarak saflar ve tavırlar net. En azından herkes kime oy vermeyeceğinden emin. Kimse kimseyle bu konuda diyalog kurmaya tenezzül dahi etmiyor. Çünkü kimse ne kendi doğrusunu sorgulamaya cesaret edebiliyor ne de farklı olana tahammül edebiliyor.Diyaloğun olmadığı yerde, düşünce gelişimi olmaz, çeşitlilik kaybolur. Kişi kendi doğrusunun diğer tarafta nasıl göründüğü ile ilgili bir fikir sahibi olamaz. Diyaloğun olmadığı yerde halkın kutuplaşması an meselesidir.

Geçmişte Yaşamak

Bizde insanların çoğu ideolojileri, değerleri ve inançları üzerinden oy veriyor. Ülkece geçmişte yaşıyoruz aslında. Ülkede şu an neler oluyor, nereye doğru gidiyoruz diye sormuyoruz. Bunun yerinegeçmiş toplumsal ve bireysel travmalarımızın etkisiyle hassasiyetlerimiz üzerinden “seçici algılarla” karar veriyoruz. Değerlerimiz ile “görünürde” uyuşan insanlar bizim için öncelikli oluyor. Aslına bakarsanız sanki bir savaş halindeyiz ve değerlerimizi koruma mücadelesi veriyoruz.Mesela, muhafazakâr kesimin çoğunun asla CHP’ye oy vermeyecek olmasının asıl sebebi “dinin elden gitme” riski! Nitekim geçmişte buna benzer şeyler yaşamışlıkları var. Ancak bu yaşananların geçmişte kaldığından emin olamıyorlar.

Semboller Üzerinden Propaganda Yapmak

“Geçmiş geçmişte kaldı” diyemiyoruz çünkü siyasi propagandalar geçmiş korkularımızı uyandıracak semboller üzerinden yapılıyor. Beynimizdeki nöronal bağlantılar sağ olsunlar, geçmiş ortak travma veya zaferlerimize yapılan her atıf benzer korkuları veya coşkuları bizlere tekrar yaşatıyor. Bunları dizilerde, reklamlarda, siyasi söylemlerde sıkça görebilirsiniz. Duygumuzu tetikleyecek sembolün yanına koyulan şeyi beynimiz sembolle bağlantılandırıyor ve coşkuya kapılıyoruz. Bu bazen mehter müziği, bazen Türk bayrağı, bazen şahlanmış at, bazen Atatürk, bazen İzmir Marşı oluyor. Aslında bazen sadece bir kelime bile içimizdeki derin korkuyu veya gururu tetikleyebiliyor. Andan kopuyoruz ve Vamık Volkan’ın ifadesiyle “zaman çökmesi” yaşayıp geriye doğru gidiyoruz.

Düşmanlar Fantezi mi, Gerçek mi?

Sonra biz gardımızı alıyoruz. Radikalleşiyoruz, kendimizi muhtemel iç ve dış düşmanlara karşı koruma ve gerekirse savaşma moduna alıyoruz. Trajik olan, bunu hissettiğimiz zaman ortada reel bir düşman olmaması.Tabi biz böyle düşmanlar yaratınca, kendi kendini gerçekleştiren kehanet misali fantezi düşmanlar gerçek düşmanlara dönüşüyor.

Hiç Hata Yapmayan Lider Olur mu?

Elbette olmaz. Nihayetinde onlar da insan… Ancak yapılan hatayı görmeyen ve eleştirmeyen kitlesi olursa, liderlerin yaptıkları hatalar kontrolden çıkabilir. “Hakedilmişlik” duygusuna kapılıp o koltuğu hak ettiklerine inanabilirler. Aslında hata yapmak ve yapıcı şekilde eleştirilmek çok büyük kazanımlar getirebilir. Fakat bunun için kötüyü ve iyiyi aynı anda içinde barındırabilecek esnek ve güçlü bir kişilik gerekir.

Sadece bir Seçim mi? Yoksa Devletin Beka Savaşı mı?

Açıkçası bu sorunun cevabını bilmiyorum. Ancak birçok kişinin bu sorunun cevabına “devletin beka savaşı” dediğini duyar gibiyim. Durumu devletin bekası için verilen mücadele olarak görenler seçimlerini daha temel dinamiklere göre yapacaklardır.Ekonomi, sağlık, eğitim, iç ve dış ilişkiler gibi dinamikler devletin bekası yanında ayrıntı olarak kalır. Hal böyle olunca, ne yazık ki toplumsal gerilimler artar. Böyle zamanlarda asla tahmin edemeyeceğimiz küçük bir kıvılcım büyük bir yangına dönüşebilir.Bu noktada sakinliğimizi korumalı ve galeyana gelmemeliyiz.

İşte size oy vermeden önce cevaplamanız ve düşünmeniz için birkaç soru…

  • Eğer inanç, ideoloji ve etnisite değişkenleri denklemden kaldırılsaydı ya da eşitlenseydi oyunuzu kime verirdiniz?
  • Şu anda bağlı olduğunuz lideriniz karşı partiden aday olsaydı, bu durum sizin iç dünyanızda ve kararlarınızda ne gibi değişikliklere yol açardı?
  • Geçmişte değerlerinize, hassasiyetlerinize saygı duyulmuş olsaydı, (–siz ve sülaleniz- bu bağlamdaki geçmiş travmalarınızı yaşamamış olsaydınız) ŞU ANDA “öteki” partilere karşı tavrınız değişir miydi? Ne yönde değişirdi?
  • Başka bir ülkenin vatandaşı olarak dışardan bir gözle ülkemize baktığınızı varsayın, neler görüyorsunuz?

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s