Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz İçin

Son zamanlarda çocuk cinayetlerini sıkça duyar olduk. Bu dehşet verici olaylara karşı -özellikle sosyal medya aracılığıyla- kamuoyundan yükselen tepkiler var. Neredeyse hepimiz bir yandan bu çocuklar için üzülürken, bir yandan kendi evlatlarımız için korkuyoruz. Bu cinayetleri işleyen şahıslarla ilgili tiksinti ve öfke duyuyoruz. Ben ise yukarıda yazdığım duyguları derinden hissederken, ayrıca “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığının işlemediğini daha iyi anlıyorum.

Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz için

Aşikâr olan şu ki bir ülkenin çürümüş bir kısmı varsa zaman içerisinde yayılıp her yeri kaplıyor.Biz ailemizi ve sevdiklerimizi kötülerden korumaya çalışsak bile bu ülkede her geçen gün o kötülerle temas kurma ihtimalleri artıyor. Bu bağlamda daha geniş kitlelerin dahil olduğu uzun vadeli değişimleri başlatmak gerektiğini biliyorum. Bu değişimlerin hukuk ve adalet sistemi ile ilgili olan tarafına başka bir yazıda kendimce değinmek isterim. Şimdi çocuklarımız ile aramızdaki ilişkiden bahsedeceğim. Çünkü günümüz çocuklarına bakınca gelecek nesiller adına korkar oldum. Çünkü bu tür dehşetengiz olaylardan çocuğumuzu korumaya çalışmanın yanında bu tür olayları onların (şimdi veya gelecekte) yapmayacak olmalarından emin olmalıyız.

Günümüz Çocukları, Geleceğin Yetişkinleri

Etrafımdaki çocuklara baktığımda empati kuramayan, istediği her şeyi kendinde hak gören ve alana kadar direten, sürekli tüketen, şefkat duymayan çocuklar görüyorum. Bazısı fiziksel ve/veya duygusal olarak ihmal, bazısı işgal ediliyor. Birçok ebeveyn kararlarını verirken bile çocuğa bakıyor, çocuk aile adına karar veriyor, yeter ki üzülmesin! Birçok ebeveyn öfkesini çocuktan çıkarıyor veya karı-koca birbirine şiddet uyguluyor. Bu çocukların gelecekte nasıl yetişkinlere dönüşeceğini tahmin etmek zor değil.

Özgüven mi? Hakedilmişlik duygusu mu?

Çocuklarımızın özgüvenli yetişmesini istiyoruz. Aman hiçbir şeyden mahrum kalmasınlar istiyoruz. O yüzden onlardan hiçbir şeyi sakınmıyoruz değil mi? Oyuncaklar, şaşalı doğum günü partileri, nereye gidileceği kararının onlara bırakılması falan… Sanki her şeyi onlara beğendirmek zorundaymışız gibi. Sonuç olarak çocuklarımızın çoğunda “hakedilmişlik” duygusu oluyor. Yani onlar için yapılan şeylere minnet duymak yerine, aşırı bir özgüven ile birlikte yapılan şeyi hak ettiklerini düşünüyorlar. Şükran duymak, sorumluluk almak, suçlu hissetmek, fedakârlık yapmak hak getire! Tabii ülkemizde erkek çocukları bu konularda daha bir rahat oluyor. Malumunuz onlar “erkek” oldukları için! Peki bu çocuklar büyüyünce başkalarının hakkına ne kadar saygı duyabilir, dürtülerini ne kadar kontrol edebilir?

Çocukları Anlamazsak Ne Olur?

Kimimiz o kadar yoğun çalışıyoruz ki, çocuklarımızla yeterince ve kaliteli vakit geçiremiyoruz. Suçlu hissettiğimiz için de onları maddi yollardan memnun ediyoruz. Hem kendimizi hem çocuğumuzu telefonla, tabletle oyalıyoruz. Çocuklarımızı tanımıyoruz bile bazen… Biz onlarla empati kuramadığımız, onları anlamadığımız için onların da empati yeteneği gelişmiyor.Bir insanın veya bir hayvanın sevincini de acısını da hissedemiyorlar. Dolayısıyla onlar sebebiyle bir canlının üzülebileceğini tahayyül edemiyorlar. Ve bazen kendileri bir istismar yaşadığı zaman bize de anlatmıyorlar. Çünkü artık anlamak ve anlaşılmak ile ilgili ümitleri yok olup gitmiş oluyor.

Şiddete Maruz Kalan, Şiddet Gösterir

Günümüzde çocukların çoğu doğrudan ve dolaylı yollardan şiddete maruz kalıyor. Kimisi doğrudan ebeveynlerinden, kimisi anne-baba tartışmasını gözlemleyerek, kimisi videolardan, oyunlardan… Şiddete ve baskıya maruz kalan çocuklar dış dünyada çaresizlere ve zayıflara baskı ve şiddet uygulayabiliyor. Mesela, sokak aralarında çocukların kedilere zarar verdiğini gözlemlemeyeniniz yoktur.

İşgalci Anneler ve Toplum

Bizim toplumda bebek veya çocuk tatlıysa onu öpebilirsin! Gençlere ve çocuklara özel konularda sorular sorabilirsin, yorum yapabilirsin. Bunlar için izin almana gerek yoktur. Çocuk sana ezkaza “hayır” derse o saygısız olur, asosyal olur. Çocukları için saçlarını süpürge etmiş ailelerin çocuklarının hayatlarını yönlendirmeye ve her türlü sözü söyleme hakları vardır.Çocuk karşı çıkarsa vefasız ve kötü evlat demektir. Unutmayalım ki, işgal edilen çocuklar yüksek ihtimalle işgal eder.Biz onların sınırına saygı duymazsak, onlar da başkalarının sınırlarına saygı duymazlar. Ve bazen de bir tacizciye bile “hayır” diyemezler.

Sonuç

Bence kendi çocuklarımızı tacizden ve tecavüzden korumaya çalışmamız çok doğal. Bu bağlamda acilen önlemler almamız gerekiyor. Ancak daha da elzem olan kendi çocuklarımızı sabretmeyi bilen, dürtü kontrolleri olan, sınırlara saygılı, gerektiğinde fedakârlık yapabilen, hayır diyebilen, problem çözebilen, paylaşmayı seven bireyler olarak yetiştirmemiz gerektiği. Kimse kendi çocuğuna kötü davranışları konduramaz ama unutmayalım ki bu kötülükleri yapanlar da geçmişte birilerinin çocuklarıydı. Biz sağlıklı bir toplum için, gelecek nesiller için önlemimizi şimdiden alalım.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s