Banshees of Inisherin

—-SPOILER—–

—-SPOILER—–

—-SPOILER—–

Colm ve Padraic, yıllardır düzenli olarak birlikte vakit geçiren iki yakın arkadaştır. Bir gün, aniden, Colm Padraic’e artık onunla görüşmek istemediğini, kalan ömrünü beste yaparak ve düşünerek geçirmek istediğini söyler ve bunun için Padraic’ten özür diler.

Padraic buna bir türlü anlam veremez. Filmin başında, Padraic’in kız kardeşi Siobhan, ona espriyle karışık “Belki de seni artık sevmiyordur.” cümlesini kurmuştur. Nitekim birkaç sahne sonra Colm’un ağzından doğrudan Padraic’e “Bir şey demedin, bir şey de yapmadın. Artık seni sevmiyorum sadece.” cümlesini duyarız.

Film boyunca Padraic, Colm’un kararını kendi zihninde bir yere oturtamaz, onunla bir türlü empati kuramaz.

“Yo, seviyorsun.”

“Hayır, sevmiyorum.”

“Ama dün seviyordun.”

“Ne malum?”

“Ben öyle sanıyordum.”

Padraic, kendi zihninde ve duygularında sıkışmıştır, ki bu narsisizm özellikleridir. Gerçekleri kabullenmemek adına, film boyunca binbir türlü bahane ile Colm ile bağlantı kurmaya çalışır. Ona göre; Colm onu sevmiyor olamaz ancak ölüm döşeğinde olabilir, kötü bir haber almıştır, depresyonda olabilir, ona 1 Nisan şakası yapmış olabilir vs. Oysa etrafında Colm’un tavırlarının ve söylemlerinin gerçek olduğuna dair, baksa göreceği, bir sürü kanıtı vardır. Hatta bir süre sonra etrafındaki insanlar bunu açık açık, sertçe Padraic’e söylemektedir. Ancak Padraic’in bunu kaldıracak bir ruhsal kapasitesi yoktur.

Nitekim filmin ilk sahnelerinden birisinde, Siobhan’ın hüzünlü bir kitap okuduğunu gören Padraic ona “Hüzünlü kitap okuma, sen de hüzünlenirsin.” demiş ve Siobhan’ın “Hiç yalnız hissetmez misin Padraic?” sorusuyla karşılaşınca alaycı bir şekilde gülmüştür. Yalnız hissettiğini kabullenmemektedir. Oysa Padraic yalnızlık hislerinin farkında olmasa da her hüzünlendiğinde minyatür eşeğini evde, yanında isteyecek, kardeşinin kendi yolunda gitmesini tercih etmeyecek ve yakın arkadaşı Colm’un kendi kendisine zarar verdiğini görmesine rağmen bencilce onun üzerine gidecek kadar yalnız hissediyordur. Yalnızlık hisleri onu bencilleştirmiştir. Padraic’in, Colm’un bütün parmaklarını kesebileceğini bile bile, ısrarla onunla iletişim kurması, belki de Colm’un parmaklarını kesmesini ve artık müzik yapamamasını istemesindendir. Filmin sonunda, Padraic, Colm ile ödeşemediklerini söylediğinde bile amaç aslında hala bir çeşit bağlantıyı sürdürmektir ki Colm’un haline en çok burada üzüldüğümü belirteyim.

Padraic’in psikolojik durumunu; ondan ayrılmak isteyen eşine/sevgilisine inanmayan, bağlantı kurmak için binbir türlü bahane arayan, ayrılığı kabullenmek yerine bir süre sonra eski eşine/sevgilisine zarar veren (mesela, kadın cinayetleri) insanların durumuna benzetiyorum. Yani libidinal yatırımlarını yaptıkları nesne, kendisini çekince ortaya ciddi bir agresyon çıkıyor. “Ya benimsin ya toprağın.” sözleri adeta bunun için söylenmiş. Padraic’in, Colm’un evini, eski rutinlerinde buluştukları saat olan 14.00’de yakması da bu bağlamda çok manidar.

Filmin başında Podraic, uzaktaki, ana karadaki iç savaştan çıkan çatışma seslerini duyup “Bol şans! Ne için savaşıyorsanız artık.” cümlesini kurmuştur. İronik bir şekilde, filmin sonunda, kendisi, kendi hayatında benzer bir duruma geldi. Sanki yönetmen bize, dıştaki savaşların yapıtaşlarının, sıradan insanın yönetemediği iç çatışmalarından ibaret olduğunu anlatmak istemiş.

Irvin Yalom, ölüm korkusunun, en fazla, yaşamlarını dolu dolu yaşamamış olduklarını hissedenler tarafından duyulduğunu söyler. Colm’un da bu kişilerden biri olduğunu düşünüyorum. Sakin, sessiz bir adada, kendi deyimi ile sıkıcı arkadaşı ile pek bir şey üretmeden yıllarını geçiren Colm, ilerleyen yaşı ile de birlikte, varoluşsal kriz yaşamaktadır. Sonradan günah çıkarma seansında pederin ona ümitsizlik hislerini sormasından ve Colm’un ona “Son zamanlarda yok çok şükür” diye cevap vermesinden anladığımız kadarıyla kendisini ümitsiz hissetmiş ve hayatının devamı için beste yapmak ve düşünmek gibi bir amaç edinmiştir. Böylece, varlığını dolaylı yoldan kalıcı hale getirecek ve ölüm fikri ile daha kolay baş edebilecektir.

Colm’un Padraic’e oldukça açık bir şekilde ve makul bir ses tonuyla kendisini ifade etmesine rağmen Padraic’in ısrarcı tavrını sürdürmesi herhangi bir insanda yoğun öfke duyguları uyandırabilecekken Colm’da öfke belirtilerini görmüyoruz. Bunun yerine, Colm’un öfkesini kendi kendisine yönlendirdiğini, parmaklarını kesmesinden ve suçluluk hislerinden anlıyoruz. Kendi parmaklarını kestikten ve evi Padraic tarafından yakıldıktan sonra bile Padraic’e yangın sırasında köpeğine baktığı için teşekkür edecek kadar kendine yönlendiriyordur suçluluğu.

Colm’un parmaklarını kesmesi, öfkesini kendisine yönlendirmesinden ibaret değil elbette. Colm, bir parmağını kestikten sonra Siobhan ile aralarında şu diyalog geçiyor:

“O zaman lanet müziğini yapamazsın.”

“Şimdi anlamaya başladın… Bu yaptığım kaçınılmaz olanı ertelemekten başka bir şey değil.”

Sanki Colm, hem yıllarını boşa geçirerek potansiyelini ortaya çıkarmadığı için kendini cezalandırıyor hem de bundan sonra parmakları olmadığı için keman çalamayacağından dolayı potansiyelini, kendi üzerinde bir yük olmaktan çıkarmış oluyor. Zaten, parmaklarını kestikten sonra Padraic’e “Üzerimden bir yük kalktı.” diyor.

Bundan sonra Colm’un günah çıkarması sırasında Peder ona soruyor:

“Ümitsizlik hissin ne durumda?”

“Biraz geri geldi.”

“Ama bir şey yapmayacaksın değil mi?

“Hayır, yapmayacağım.”

Bu diyalog bana Colm’un, ölümü kabullenmeye yaklaştığını düşündürttü. Colm, Peder’e minyatür eşeği kazayla öldürdüğünden duyduğu suçluluğu anlatırken Peder ona minyatür eşeklerin Tanrı’nın umrunda olup olmadığı soruyor. Colm buna “Umrunda olmamasından korkuyorum.” diye cevap veriyor. Dinindeki Tanrı ile kendi içinde inanmak istediği Tanrı’nın aynı varlık olmadığına dair bir korku bu.

Sonuç olarak, “The Banshees of Inisherin” filmi ile 2023’e kaliteli bir başlangıç yaptığımı hissediyorum. Bu filmin ilerleyen süreçte beni daha da besleyeceğini düşünüyorum. Filmi izledikten sonra, kendime şu soruları sorma ihtiyacı duydum:

Yakın ilişki içerisinde olduğum insanların, benim yaratıcılığım üzerindeki etkileri neler? Hangi kişilerle olan ilişkilerim kendi duygu ve düşünce dünyamda bana bir analiz ve sentez imkânı sunmuş? Kendimi, ötekiyle ilişkimin bana açtığı alanla ne kadar ileriye taşıyabilmişim? Ya da hangi ilişkilerim bu anlamda kısır kalmış?

Bence herkes dönem dönem bu soruları kendine sormalı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s