Siyasi amaçla belirli kesimleri hedef alan tehditler topluluklar üzerinde nasıl etkiler bırakıyor?
Duygular ve deneyimler kişiden kişiye göre değişse de -genel konuşmak gerekirse- tehditlerin hedefindeki insanlar hem korku hem de öfke hissedecektir. Öncelikle dehşet ve korku hissedecek, ardından çaresizlik ve öfke duyguları gelecektir. Bunlar açık veya gizli olabilir. Toplumun herhangi bir kesiminin kurban durumunda olması uzun-vadede toplumsal yarılmaya sebep olabilir. Çünkü kurban durumunda olanlar kendi acılarının inkârı ile zamanla her türlü şiddeti meşrulaştırarak zorbaya dönerler. Güvenlik duygusu azaldığı oranda toplumun içerisindeki şiddet potansiyeli de artar. Uzun vadede kişilerin nasıl hissedeceği otoritenin onlara verdiği güven hissine ve ruhsal yapılarının sağlamlığına bağlıdır. Otorite bu tehditleri yapan kişilerin tehditlerini boşa çıkaracak bir tavır takınırsa, hedef alınan kişi veya gruplar üzerindeki olumsuz etkiler azalacaktır. Yine de tek bir eylem veya davranış yeterli olmaz, otoritenin toplumun her kesimini eşit oranda kapsaması ve tutarlı olması toplumsal bütünlük ve psikolojik sağlamlık açısından çok önemlidir.
İnsanlar bu tehditleri ne kadar ciddiye alıyor?
Eğer kişi kendi toplumsal statüsünü, işini, sevdiklerinin durumunu güvence altında hissediyorsa bu tehditleri münferit olarak değerlendirip, ciddi bir tehdit olarak algılamayabilir. Yani toplumsal koşullar kişilerin şimdiki ve gelecekteki durumuna güvence veriyorsa bu tehditler anlık rahatsızlık aşamasında kalabilir. Aksi durumda, kişiler bu tehdit ve nefret söylemlerini bilinçlerinde ve/veya bilinçdışılarında ve toplumsal hafızalarında tutacaklardır. Bu durum çözülmezse nesiller arası aktarılacak ve kolektif bilinçdışında gelecek nesilleri de etkileyecektir. Yaşadığımız bu dönemde çoğu kişi iş, sağlık gibi konularda kendisini güvende hissetmiyor. Dolayısıyla bu dönemde bu nefret söylemleri ve tehditler toplumda yarılma ve gerilemeye sebep olabilir.
Bu tür tehditler toplum psikolojisini nasıl etkiliyor?
Yaşadığımız bu dönemde hem salgın hem de ekonomik zorluklarda baş etmeye çalışıyoruz. Yani doğrudan hayatımızı tehdit eden şeyler var. Böyle kriz durumlarında geçmiş bireysel ve toplumsal travmalar tetiklenir. Kişiler kendilerini ait hissettikleri gruba daha katı bir şekilde bağlanarak, “öteki” olarak gördüğü gruptan daha da uzaklaşır. Bu yüzden farklılıklar ve sınırlar belirginleşir, toplum hassaslaşır. Özellikle psikolojik olarak sağlam olmayan kişiler gerçeklerden uzaklaşmaya ve paranoya üretmeye meyil ederler. Bir şeyin iyi mi yoksa kötü mü; gerçek mi yoksa gerçekdışı mı olduğuna karar vermek zorlaşır. Özellikle böyle gerilimin hızla tırmanabileceği dönemlerde birbirimize karşı empatik tutumumuzun, sorumluluk almamızın ve yönetimdekilerin toplumun her kesimine yönelik kapsayıcı tavrının önemi çok büyüktür.
*Cevaplar Sayın Ali Kemal Erdem’in Independent Türkçe Sitesi’ndeki 15.05.2020 tarihli haberi için hazırlanmıştır. Buraya tıklayarak habere ulaşabilirsiniz.
Kategoriler:Genel